Amsterdam Üniversitesi Kültürel Antropoloji Bölümü’nde duyusal etnografya yöntemlerini kullanarak, dansı kültürel bir kimlik olarak ele aldığım yüksek lisans tezimi tamamladıktan sonra, dansın farklı kültürler üzerindeki etkisiyle ilgili dans çalışmaları yapmaya başladım. Aynı zamanda dünyanın tüm ülkelerindeki dans türleri için resmi ve önemli bir sivil toplum kuruluşu olan UNESCO Uluslararası Dans Konseyi’ne üye oldum.

Farklı kültürlerin duygularını aktarma biçimlerini dans üzerinden incelerken, her bedenin ve ruhun etnik kökenlerden bağımsız olarak farklı dans türleri ile kendini ifade edebileceğini gördüm.

Bazen utangaçlıktan, bazen önyargılardan dolayı bedenimizi özgürce müziğin akşına ve duygularımıza bırakamıyoruz. Oysaki kendi bedenimizin içinde sıkışmadan, dansla özgürleşebilir, arınabilir, kendimiz olabiliriz.